Yazılı tarih öncesine uzanan tarihi ve
güneyinde Musul Ovası, kuzeyinde Van
Gölü, doğusunda Urmiye Gölü ve batısında
Cizre Ovası ile çevrelenen dağların yurdu
Hakkari “Her kari“; becerikli, elinden iş gelen
anlamına gelmektedir.
Coğrafi geçiş yolları üzerinde yer
alması sebebiyle birçok medeniyete ve
imparatorluğa ev sahipliği yapmış kadim bir
şehirdir Hakkâri. Hz. Ömer ile İslamiyet’in
bu topraklarda buluşması, Çağrı Bey ve
Tuğrul Bey yönetiminde Selçukluların
bölgeye gelişi ve daha sonra Osmanlı
hâkimiyetine girmesiyle birlikte şehrin sosyal
ve kültürel hayatı önemli ölçüde şekillenmeye
başlamıştır. İldeki tarihi yapılar, camiler,
medreseler, köprüler misafirlerini âdeta o
dönemlere götürüyor.
Zeynel Bey Medresesi, Meydan Medresesi,
Kızıl Kümbet Mezarlığı, Kayme Sarayı, Kelat
Sarayı, Taş Köprü, Melik Esat Camii, Emir
Şaban Camii, Şeyh Ali Camii, Çukurca Taş
Evleri ve Koçanis Kilisesi şehrin taş işçiliğinin
gözlemlenebileceği en önemli eserlerdir.
Şehirde ayrıca sizleri yazılı tarih öncesine
götüren birçok kültürel hazine de bulunmaktadır. Binlerce yıllık Hakkâri Kaya Resimleri’ni görmek
isterseniz Cilo, Sat Dağları’na yönünüzü çevirip Geverok
Vadisi’ne gitmelisiniz. Kayalara çizilmiş insan suretleri, çeşitli
semboller ve hayvan şekillerini mutlaka görmelisiniz. Çölemerik
Kalesi’nin eteğinde ortaya çıkarılan ve günümüzde Van
Müzesi’nde sergilenen Hakkâri Stelleri kentin tarihine ışık tutan
önde gelen detaylardandır Şehir merkezinde ise tarihi milattan
önceye uzanan Urartu Mezarlığı görülmesi gereken bir diğer
tarihî değerdir