Ölüm Törenleri
Ölüm Öncesi ve Ölüm Zamanı
Ölüm kaza, ani ölüm, çatışma vb. gibi olağandışı bir şekilde gerçekleşmemişse ve kişi hastalığı uzun sürmüş ölümü beklenen veya ihtiyar biri ise ölüm töreni ölümden önce başlar. Bu tür durumlarda hasta ziyaret edilir. Umut kesilmişse ve doktorlar bu yönde bir işaret vermişse hasta yatağının başucuna bir imam getirilir. Bu imam ölüm anı olan sekerat zamanında hastaya Kelime-i Şehadet getirmesini telkin eder. Bu arada sekerat şerbeti denilen tatlı bir şerbeti kaşıkla hastanın ağzına verir. Hastaya, varsa vasiyetini söylemesini, herkesi bağışlamasını, hakkını helal etmesini, bir borcu veya alacağı varsa söylemesini tavsiye eder. Bu arada sürekli biçimde Kelime-i Şehadet getirmesini, Fatiha ve İhlâs surelerini okumasını telkin eder. Ölüm döşeğindeki insanın akrabaları ve çocukları hastanın başucunda için için ağlarken bir yandan da helallik almaya çalışırlar. İmam ve Kur’an-ı Kerim okuyabilenler sessiz bir şekilde Yasin vediğer sureleri okurlar.
Ölüm Sonrası
Ölüm gerçekleşip mevtanın ruhu Rab’bine kavuştuktan sonra evde büyük bir yas başlar. Merhum/merhume, İslamî usullerce yıkanır ve kefenlenir. Ardından cenaze namazı kılınır ve naaş defnedilir. Defin esnasında hocalar hem mezarın başında hem de cenazenin olduğu yerde Kur’an-ı Kerim okurlar. Çoğunlukla hatimler indirilir. Cuma gecesi ve mübarek bir gün veya gecede vefat eden birisinin iyi bir kul olduğuna inanılır. Bu günlerde ölenlerin kabri tutulmaz. Ancak ölüm cuma gününden önce gerçekleşmişse, ölünün mezarı başına bir çadır kurulur ve cuma gecesine kadar mezarında hatimler indirilir.
Mevta defnedilip Telkin duası okunduktan sonra mevtanın yakın birkaç akrabası, daha mezarlıkta iken bir yere dizilip mezarlığa gelenlerin taziyelerini kabul ederler. Mezarlığa gelen herkes mevtanın akrabalarının yanına gider, ellerini sıkarak “Allah başka kederler vermesin, mekânı cennet olsun, bu dünyaya pişman olmasın” anlamında dua edip ayrılırlar.
Hakkâri ve civarında ölü defnedildikten sonra üç gün boyunca yas tutulur ve taziye evi veya çadırı kurulur. Mevtanın akrabaları bu ev veya çadıra gelip otururlar. Uzak, yakın akraba ve hemen hemen o yerleşim yerinde oturan çoğu insan bu taziye yerine uğrar, bir Fatiha okur, dua ve temennalarda bulunur. Hakkâri ve civarında canlı bir şekilde kalabilen adetlerden biri de bu taziyelerdir. Mevtayı tanıyan, tanımayan birçok kimse bu taziye evlerine uğrar ve dualarını okur. Gelen her insan cemaate selam verir. Ölünün akrabalarıyla tokalaştıktan sonra oturur ve taziye duasını okur. Duayı bilmiyorsa cemaatte yer alan bir imam veya bu görevi görebilecek biri duayı eder ve duadan sonra “el-Fatiha” der. Orada bulunan bütün cemaat sessizce Fatiha’yı okur.
Taziyeye sonradan gelip oturan kişiler duadan sonra ayağa kalkarak “yeri cennet olsun, bu dünyaya pişman olmasın, başınız sağolsun, Allah ona rahmet etsin” deyip otururlar. Bu tören üç gün boyunca devam eder. Bu üç günde, ölen kişinin akrabaları, taziyeye gelen misafirleri yemek zamanında evlerine götürürler veya taziye evine yakın bir lokantada ya da müsait bir yerde yemekler yaptırıp cemaate dağıtırlar. Başsağlığına kadınlar da giderler. Üç gün boyunca erkeklere ikram edilen öğlen ve akşam yemekleri aynı şekilde kadınlara da ikram edilir.
Hakkâri’de tarihi Kızıl Kümbet mezarlığı.
Üçüncü günün akşamına doğru cemaatin bir kısmı bir imam ve ölünün akrabalarıyla kabir ziyareti yapıp Yasin ve Fatiha okurlar. Döndükten sonra mevtanın akarabaları tıraş edilir. Tıraştan sonra taziye bitirilir. Elbette ki ölünün evinde yas bitmez ama resmi olarak taziyeler üç gün ile sınırlandırılır. Üçüncü günde ölünün helvası dağıtılır. Çoğunlukla ya Murtuxe denilen bir helva yapılır veya pazardan helva alınıp ekmekle birlikte dağıtılır. Bu adet köyde de şehir merkezinde de halen devam etmektedir. Buna ‘ölünün üç günlüğü’ (sêrojka mıri) adı verilir Ölümden bir hafta sonra bu kez kurbanlar kesilir. Ölen kişinin durumuna göre 5-10 veya daha fazla koyun keslir ve konu komşuya, hısım akrabaya dağıtılır. Buna heftekiya mıri denir. Ölümün üzerinden 40 gün geçtikten sonra yine helva ve ekmek dağıtılır. Buna da ‘ölünün kırklığı’ (çilroja mıri) denir.
Ölünün Yemeği / Şîva Mîrî
Hakkâri’de, çok yaygın olmasa da ölünün birinci haftasından sonra bir yıl boyunca akşam yemeği olarak evde hazırlanan yemekten bir tas, fakir bir komşuya veya akrabaya verilir. Buna şîva mîrî denir. Bu yemeği hazır yemek olarak değil de çiğ halde gıda maddesi olarak toptan verenler de vardır. Nitekim ölünün yemeği, eskiden hazırlanmış yemek biçiminde verilirken şimdilerde kuru gıda olarak veriliyor.
Yılın Devri / Dewra Salê
Ölünün maddi durumuna ve ailenin hayır ve hasenatla ilişkisine göre bir hocaya bir yıl boyunca Yasin-i Şerif okuması için para verilir. O imam da her gün bir Yasin-i Şerif okur ve ölünün ruhuna hibe der. Buna dewra salê denir. Bu adet, çok yaygın olmasa da hala devam etmektedir. Ayrıca bazı insanlar da ölülerin ruhuna hibe edilmek üzere hatim okuturlar.
Kabir Ziyaretleri
Hakkâri’de cuma akşamları ile mübarek gün ve gecelerde kabir ziyareti yapılır. Bu ziyaretlerde insanlar yanlarında getirdikleri bisküvi, gofret, kek, pasta, lokum vb. yiyecekleri mezarlığa götürürler. Ölülerinin mezarında Fatiha ve Yasin-i Şerif okur veya okuturlar. Sonra da getirdikleri yiyecekleri orada bulunanlara ve özellikle de çocuklara dağıtırlar.
Bayram günlerinde erkekler bayram namazından döndükten sonra yanlarına ev ahalisini de alarak kabi r ziyaretleri yaparlar. Bu adet çok yaygındır ve denilebilir ki Hakkâri’de, yaşayanlardan önce ölenlerin bayramı kutlanır. Burada dualar edilir, Kur’an-ı Kerim okunur, Yasin’ler okunur ve hayır için yiyecek dağıtılır. Hakkâri insanı, kendi yakınlarının kabirlerine yaptıkları ziyaretlerden ayrı olarak yaygın bir şeklide türbe ve yatır ziyaretleri de gerçekleştirir. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere özellikle Nivi Tirmeh şenliklerinde ve başka zamanlarda türbe ziyaretleri yapılır.