Evlenme Adetleri
Pek çok yerde olduğu gibi Hakkâri’de de aileler evlenme çağına gelen evlatlarını bir an önceevlendirmek isterler. Zamanı geldiği haldeevlenmeyen gençler genellikle toplum içindeyadırganırlar ve ilk fırsatta evlenmeleri için teşvik edilirler.Yaklaşık olarak söylemek gerekirse evlenme çağı,köylerde erkekler için 18, kızlar için 15 yaşlarındabaşlar. Erkek çocuklar, ortada zorunlu bir sebepyoksa genelde askerliklerini bitirdikten sonraevlendirilirler. Şehirde evlilik çağının biraz dahageç başladığı kabul edilir ve daha çok 25 yaşınageldiği halde evlenmemiş olan gençler yadırganır.
Hakkâri’de son dönemlere kadar, boşanmayok denilecek kadar az görülmekteydi. Ancakdeğişen sosyal koşullar ile bozulan geleneksel aile ve aşiret yapısı nedeniyle son yıllardaboşanma olaylarında artış görülmektedir. Yine de bu oran Türkiye’nin özellikle batı illerindençok daha düşük seviyededir.Yine son yıllara kadar hem şehir merkezlerindehem de köylerde birden çok evlilik yaygın idiysede bu durum şimdi çok azalmıştır. Aşiret içievlilik ve akraba evliliği ise halen yaygındır. Yineson zamanlara kadar Hakkâri’de yabancılarla (ildışından olanlarla) evlilik görülmezken şimdihem şehirlerde ve kasabalarda hem de köylerde,özellikle memur olan, dışarıda çalışan gençlerdeyaygın bir şekilde görülmektedir. Yine kızlardandışarıya gelin olarak gidenler de vardır.
Evlenme Biçimleri
Hakkâri’de evlilikler, halen çok yaygın birbiçimde görücü usulü ile yapılmaktadır.Dolayısıyla aileler evlenecek eşlerin seçimiüzerinde etkindirler. Ancak değişen koşullarlaberaber bu etkinlik de azalmaktadır. Günümüzdeaileler kendi kararlarının yanısıra evlenecekgençlerin de rızasının alınmasına dikkat ederler.Oysa ki aşiret kurallarının mutlak belirleyiciolduğu, berdel evliliklerinin yaygın olduğu dahaönceki yıllarda gençlerin rızasının, evliliğingerçekleşmesi bakımından neredeyse hiçbirönemi bulunmazdı. Bu katı kuralları çocuklarınauygulamak isteyen aileler bugün de var olmaklaberaber modernleşme ve şehirleşme ile bukuralların uygulanabilirliği oldukça azalmıştır.Gençlere yapılan baskılar hem erkek evlatlarınhem de kız evlatların evi terk etmesine nedenolabileceğinden aileler artık bu katı kurallarıuygulama eğiliminden uzaklaşmışlardır.
Kız Kaçırma
Gençlerin birbirlerini sevmelerine rağmen ailelerinin evliliğe rıza göstermemesi sonucu gelişen, neredeyse mecburi bir yöntemdir.Bölgemizde çok hoş karşılanan bir yöntemolmamakla birlikte halen devam eden bir adettir. Oğlanın ailesi kızı istemeye rıza gösterip isterancak kızın ailesi razı olmayıp vermezse, oğlanyanına birkaç arkadaş ve akrabasını alarak kızıkaçırır. Kaçan gençler çoğunlukla bir başkaaşiretin ağasının veya aksakallısının evinegider. Aradan beş on gün geçtikten sonra evindemisafir olunan kişi, kızı kaçırılan aşiretin ağasınaveya kızın ailesine haber gönderir. “Kötü d olsa olmuş bitmiş bir olaydır. Büyüklere düşençocuklarını hoş görmektir. Kabul ederseniz sizinelinizi öpmeye gelecekler” der. Bunun üzerinebarış görüşmeleri başlar. Kız kendi isteğiylegitmişse barış daha kolay yapılır.Oğlan tarafı çoğu zaman kızın ailesine ‘kirletme’(kırêtahi) adıyla bir miktar para ve bir silah verir.Kız zorla kaçırılmışsa ve kız tarafı barışa rızagöstermiyorsa, oğlan tarafından kız tarafınaoğlanın kız akrabalarından biri verilir ve üzerinede para verilir.Kız tarafı bu kaçırma olayını gururuna yediremezve aşiret sıkıntısı haline getirirse o zaman da kıztarafının aşireti, oğlanın aşiretinden bir kız kaçırırve sonrasında çift taraflı barış yapılır.3. Berdel Evliliği / PêguhurkanêŞimdilerde çok azalmış olsa da birkaç yıl öncesinekadar Hakkâri’de ‘berdel/değiştirme’ denilen buevlendirme türü oldukça yaygındı.
Berdel, ailelerin karşılıklı olarak hem oğullarınıhem de kızlarını evlendirmeleridir. Bir aile diğerbir ailenin kızını kendi oğluna alırken kendi kızınıda karşı tarafın oğluna verir. Evlenen dörtkişidir ve elbette bu dört kişinin rızasının birolması zor olduğundan bu tür evlilikler geneldegörücü usulü yapılır. Zorunlu durumlar dışındapek başvurulan bir yöntem değildir ve geneldepek de hoş karşılanmaz. Sözü edilen zorunlulukise çoğu zaman bir kız almak için gereken başlıkparasının bulunamamasıdr. Karşılıklı olarakbirbirinden kız alan bu aileler birbirine başlıkparası vermeyecek, kızların çeyizleri ve takıları çok fazla ağırlaştırılmayacaktır. Bu nedenle berdelevlilikleri daha çok durumu iyi olmayan ailelerarasında başvurulan bir yöntemdir. Bir babanın, kendisine yeni bir eş almak içinkendi kızını karşı tarafa vermesine de berdeldenmektedir. Ancak bu durum Hakkâri’de bugün neredeyse hiç görülmemektedir.
Kız İsteme
Bilindiği üzere iki gencin evlenmesinin ilkbasamağı kız istemedir. Hakkâri’de kız istemeadeti şöyle gelişir:Herhangi bir aile oğluna bir kız isteyecekseöncelikle yakın akrabalarından birini kızın evinegönderir. Bu akraba, kız tarafının babasına veyaakrabalarından birine hısımlık davasında (xizmanî)bulunur ve evlerinin kapısının açık olup olmadığınısorar. Uygun bir cevap alırsa kararlaştırılan günde,erkek tarafının ailesi, yanına aksakallıyı, aşiretağasını ve imamı da alarak kız tarafına gider. Kıztarafının aşireti ve akrabaları da toplanmıştır.Hakkâri ve çevresinde kız isteme işini erkekler yürütür. Kadınlar kız isteme adetine pek iştiraketmezler.Eve varılıp biraz sohbet edildikten sonra aileninbüyükleriyle birlikte gelen imam veya aksakallı,lafı denk getirir ve kız tarafının daha öncedenbelirlediği aksakallıya “Sebebi ziyaretimiz malum. Allah’ın izni peygamberin kavli ilefalankeşin falankeş kızını, bêbankeşin bêbankeşoğluna istiyoruz” der. Kız tarafının büyüğübiraz düşündükten sonra söylediği şu sözlerkızın verildiğinin, bu evliliğin gerçekleşeceğininmüjdecisidir: “Bu kızı yolunuza kurban ediyoruz.”(Keçikek e em qurbana rêya we dikin.) Bu sözler biter bitmez orada hazır bulunan hoca efendi, izdivacın kutsiyeti, çocukların mutluluğu, ailelerin huzuru üzerine bir dua okur. DuaFatiha Suresi’nin okunmasıyla sona erer. Cemaat Fatiha’sını bitirir bitirmez müstakbel damadınbabası, ağabeyi veya yakın bir akrabası kız tarafının büyüğünün eline gider, teşekkür ediphayırlı dualar temmeni eder ve kızın babasınınelini sıkar. Kızın babası yaşça büyükse eli öpülür.İkramlar yenilip içildikten sonra kalkılır. Kızisteme işi tamamlanmıştır.
Söz Kesme / Desteser
Bu kez kız istemeye katılmayan kadınlar, kızverildikten sonraki uygun bir günde, yakınakrabalardan oluşan bir topluluk halinde giderkız tarafına. Bu ziyarette hem gelin görülürhem de evlilik işini daha da kesinleştirmek için söz kesilir. Söz kesme anlamına gelen desteserdenen bu küçük törende gelin kıza çok fazla takı takılmaz. Hediyeler çoğunlukla bir iki yüzük,küpe ve bilezik ile tepeden tırnağa bir takım elbiseden oluşur.
Başlık Kesme ve Şeker Kırma / Nextvebir ve Şekirşkandın
Birkaç yıl öncesine kadar Hakkâri’de, özellikle köy ve kasabalarda başlık parası oldukça yaygındı.Başlık parası çok sıkı bir şekilde pazarlık edilirdi.Bu nedenle bu olaya başlık kesme veya başlık kararlaştırma denmiştir. Şimdilerde başlık parası pek alınmamaktadır. Ancak maddi durumu iyi olmayan kız tarafı süt parası veya çeyiz alımı için damat tarafından bir miktar para alır. Bu da kimsenin duymaması için mümkün olduğunca gizli yapılır. Amaç kimseyi rencide etmemektir. Şeker kırma, başlık kesmenin en önemli aşamalarındandır. Aileler başlık parası konusunda anlaştıktan sonra işin tatlıya bağlandığını gösterir bir adet olarak ‘tatlılık’ (şirinahi) yenilir. Zatenbaşlık parasının miktarı konusunda öyle ya da böyle anlaşılacağı bilindiğinden damat tarafı kız tarafına giderken şeker, lokum, bisküvi ve gofret gibi tatlı şeyler götürür. Başlık kesmenin ardından götürülen bu tatlı yiyecekler dağıtılır.Şeker kırmanın en önemli yanlarından biri de damadın sağdıcının bu törende belli olmasıdır.
Şekerler dağıtılırken küp şeker veya bir paket şekerleme bir mendilin içine konur ve tepsinin üstüne bırakılır. Tepsi içeri getirildiğinde, kimin sağdıç olacağı önceden belliyse o kişi, belli değilse sağdıçlığa talip olan kişi “O şekeri bana verin!” der ve sağdıçlığı almış olur. Bazen sağdıçlık için birden fazla istekli kişi bulunur. Bu durumda şeker kapışılır. Damadın ailesi bütün isteklilere eşitmesafedeyse şeker kimin elinde kalmışsa o kişisağdıç olur. Şimdilerde bu tür şeyler pek yapılmıyor olsa da şeker kırma, bir adet olarak devam etmekte. Bugün şeker kırma adedi daha çok düğüne yakın bir zamanda, nişan ile birlikte yapılıyor.
Nişanlanma Töreni
Bundan yaklaşık on yıl öncesine kadar Hakkâri’deki nişan törenleri, neredeyse bir yarım düğün kadar şatafatlı, masraflı ve davetli yapılırdı. Şimdilerde bu gelenek, yerini daha az masrafla yapılan nişan törenlerine bırakmıştır. Nişan, damat tarafının kız tarafına götürdüğü hediyelerin, gelinin nişan elbisesinin ve nişan için alınan takıların takılması günüdür. Aynı şekilde gelin tarafı da damat tarafına gelinin çeyizi ile birlikte hediyeler gönderir ve bunlar düğünden sonra dağıtılır. Nişan takılarının değeri ailenin maddi durumuna göre farklılık gösterir. Ancak en az altı bilezik,bir gerdanlık, on altın, altın zincir, yüzük veküpenin bulunması gerekir ki bunların tamamı başlı başına bir külfettir. Bu yükün hafifletilmesi için Hakkâri eşrafından ekabirler bir süredir çaba göstermektedir. Ancak adetlerin değişimi haylizor olduğundan henüz pek başarılı olunduğusöylenemez.
Düğün
Hakkâri’de düğünler, kısaltılmaları için gösterilen tüm çabalara rağmen üç gün üç gece sürer. Düğün, çoğunlukla cuma günü ikindi vaktinden sonra başlayıp pazar gecesine kadar devam eder. Düğün sahibi aileler, düğüne bütün akrabalarını, dostlarını ve köylülerini davet ederler. Hakkâri’de düğünler oldukça kalabalık yapılır. Davetli akrabalar düğüne ailenin tüm bireyleriyle (erkekler, kadınlar, çocuklar) katılırlar. Akraba olmayıpkısmen yabancı sayılabilecek davetlilerdense sadece erkekler düğüne gelirler. Kız tarafının davetlileri kız evinde, damat tarafının davetlileri damadın evinde toplanırlar. Düğünlere giderken hem kadınlar hem de erkekler en güzel kıyafetlerini giyerler. Hakkâri’nin zengin ve renkli bir kıyafet kültürü vardır.
Kıyafetler
Anadolu’nun pek çok yöresinde olduğu gibi Hakkâri’nin de geçmişten gelen, kendine özgü bir giyim kültürü vardır. Kıyafetler, özellikle Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu’daki diğer illerde giyilenlerle kimi yönlerden benzerlik gösterse de belirli bazı özellikleri bakımından ayırt edici özelliklere sahiptir. Bu özellikleriyle birlikte Hakkâri’de giyilen kadın ve erkek kıyafetleri genel olarak şöyledir:
a) Kadın Kıyafetleri:Hakkâri’de kadınların kıyafetleri, içliklerinin dışında genellikle üç parçadan oluşur: • Kıras: Boyundan ayak bileklerine kadar uzanan, yandan dikişli entari veya gömlektir. Renkli ve parlak kumaşlardan dikilir. Kıras’ın kollarının uzantısında lewendi denilen, çoğunlukla dirseğin yukarısına bağlanan bir parça bulunur. • Fistan: Boyundan ayak bileklerine kadar uzanan, dikişli, önü tamamen açık, kıras’ın üzerine giyilen bir giysidir. Son derece renkli ve güzel kumaşlardan yapılan bu giysi sadece Hakkâri’de değil çevre bölgelerin tamamında Kürt kadınlar tarafından giyilir. Birbirini tamamlayan kıras ve fistan, bu bölgede yaşayan Kürtler dışındaki Türk, Arap, Fars ve Türkmen kadınlarının elbiselerinden farklıdır. Ancak bölgede zamanında Kürtlerle iç içe yaşayan Asurî, Keldani ve Ermeni kadınları da bu elbiselerden giymişler.
Bu, tarihsel belgelerden ve fotoğraflardan görülebilmektedir. • Dersuk, desmal veya lêçek: Hakkâri’deki kadın kıyafetlerinin en önemli parçalarından biri de dersuk, desmal veya lêçek denen başörtüsüdür. Bu başörtüsü genel olarak başın bir kısmını örter, saçlarıntamamını kapatmaz. Bısk denen zülüfler çoğunlukla dışarıda bırakılır. Bu tür bir baş bağlama daha çok genç kız ve kadınlarda görülürken daha yaşlı kadınlar saçlarının tamamını örterler. Orta yaş ve üzerindeki kadınların saçlarını göstermesi çok ayıp karşılanır. Kofi veya kesrewan adı verilen baş bağlama şekilleri ise daha çok düğünlerde görülür. Hakkâri kadınları günlük yaşamda sade giysiler tercih ederken özel günlerde, düğün, bayram ve şenliklerde daha şatafatlı, süslü kıyafetler giyerler. Kadınlar bu tür günlerde takılarını da takarlar. Altın takı Hakkâri’de kadın kıyafetini tamamlayan önemli bir unsurdur. Bu nedenle ekonomik durumu nasıl olursa olsun her ailede kadına ait bir miktar altın takı bulunur. Bu takılar kolay kolay pazarlık konusu yapılmaz, satılmaz. Herhangi bir nedenle kadının altın takıları satılacak olursa bunlar uygun olan ilk fırsatta tekrar yerine konulur. Kısacası evde bulunan bu altın takılar, aileye ait fazladan bir zenginlik olarak değerlendirilmez. Onlar kadına aittir ki bu takılar çoğunlukla da kadının mehridir. Dolayısıyla onun rızası olmadan tassarruf edilemezler.
Kesrevan
b) Erkek Kıyafetleri:Günümüzde özellikle şehir merkezlerinde erkekler pantolon, gömlek ve ceket gibi daha çok modern kıyafetleri tercih etseler de Hakkâri’ye özgü yerel kıyafetler özellikle Şemdinli, Çukurca, Hakkâri merkez ve sınır köylerinde giyilmektedir. Özellikle düğün, bayram ve şenlik gibi özel günlerde erkekler yerel kıyafetler giymeyi tercih ederler. Yerel erkek kıyafetleri şel-şepik (şelûşepık) denen günlük kıyafetler ile berguz denen ve daha çok özel günlerde giyilen kıyafetler olarak ikiye ayrılır. • Şel: Şalvar da denilen, kemer yerine duxin veya lastik kullanılan, bacak arasından itibaren genişleyen ancak paçaları daralan, ütü yeri belli olmayan pantolondur. Şel, daha çok günlük bir kıyafet olarak giyildiği için çok kıymetli kumaşlardan yapılmaz. • Şepik: Şel ile aynı renkten dikilen gömlektir.
Normal gömleklerden farkı daha kalın bir kumaştan, özellikle de şel’in kumaşından dikilmiş olmasıdır. • Yelek: Anadolu’nun diğer yerlerinde giyilen yeleklerden belirgin bir farkı yoktur. Özelliği şel ve şepikle aynı renkte ve aynı kumaştan olmasıdır. • Şutik: Şutik, yaklaşık bir metre eninde en az 6-7 metre uzunluğunda, şel’in içine sokularak şepik’in üzerine şel’in bitiş noktası görünmeyecek şekildebağlanan bir bez parçasıdır. Kısacası bele dolanan bir kuşaktır. Kullanılmasındaki amaçlardan biriçalışan erkeklerin belini sağlam ve sıcak tutmasıdır.Şelûşepik kıyafetinin ayrılmaz bir parçası olan şutik, şelûşepik’in rengine uyumludur ancak onunla aynırenkten yapılmaz.
Çoğunlukla naylon karışımı birpamukludan dokunan yumuşak bir kumaşı vardır.• Cemedani: Erkeğin başörtüsüdür. Bilindiği üzereOrtadoğu halklarının önemli bir kısmında erkeklerbaşörtüsü takarlar.Hakkâri’de cemedani iki türlü bağlanır. Birinci şekilde,cemedani’lerden biri başın üstüne, kadın örtüsüne benzer bir şekilde örtülür. Diğer bir cemedani deyuvarlanarak sarığa benzer biçimde bunun üzerine bağlanır. Kenarlardan aşağıya sarkan örtününyanları, sarık biçiminde sarılanın üzerine geçirilir. Bu sayede sarık başta sağlam bir şekilde durur. İkinci şekildeyse başa bir külah geçirilir ve cemedani bunun etrafına dolanır. Bu şekil gündelik yaşamda en çok kullanılan baş bağlama şeklidir.Bergûz: Bergûz, çok özel olan el örgüsü kumaşlardan elde edilen bir kıyafettir. Yabani keçiler ile evcil keçilerin melezi olan ve bölgede çûr denen özelbir keçinin kılından elde edilen tiftikten örülen bu kumaş hem nadir bulunur hem de çok pahalıdır. Bu yüzden bu elbiseyi ancak maddi durumu iyi olanlar edinebilir. Kumaşın üretimi ve kıyafetin dikimi de nadirdir.
Hakkâri’de yöresel erkek kıyafeti.
Bergûz üç parçadan oluşur: Şel, yukarıda anlatıldığı üzere bir çeşit şalvar veyapantolondur. Bergûz’un şalvarı normal şalvardan daha geniştir. Pantolona benzer ancak yandan ütülüdür. Kemer yerine el örmesi olan ve duxindenilen bir ip kullanılır. Bu ip önden bağlanır.Şepik, şelûşepık’tekinden biraz farklıdır.Bergûz’lerin içine önce uyumlu bir gömlek, üzerineyse şepik giyilir. Bu şepik iliksiz ve önüaçık bir ceket gibidir. Ancak şalvarın içine konulurve şalvarın kemerini kapatacak şekilde üzerineşal denen el örme genişçe bir kemer bağlanır.Bu kemer buraya bağlanacak hançer veya silah içindir. Bu elbise daha çok beylerin, ağaların giysisi olduğu için aksesuar olarak mutlaka silah bulunur. Kerik, bergûz üstüne giyilen, saf yünden elde edilen bir yelek türüdür. Çoğunlukla beyaz renklidir. Bergûz’le uyumlu olmasına dikkat edilir.
Düğünlerde Müzik
Geleneksel olarak Hakkâri düğünlerinde davul, zurna ile pîk veya bilul denen kaval dışındaki müzik aletleri pek kullanılmaz, halaylar stran adı verilen, karşılıklı söylenen türkülerle çekilir. Ancak son yıllarda bağlama ve benzeri müzik aletleri düğünlerde çok daha fazla yer almaya başladı. Bu durum, halay çekerken söylenen stran’ları biraz daha geri plana atmış gibi görünse de bu türküler Hakkâri insanı için hala vazgeçilmezliğini korumaktadır. Hakkâri sözlü kültürü bakımından önemli bir yere sahip stran’ların her birinin ayrı bir hikâyesi vardır. Bunların yine her biri değişik bir halayla birlikte söylenir. El ele tutuşulan, kol kola girilen veya eller önde omuz omuza durarak çekilen bu halaylarda yüzlerce kişi yer alır. Üç gün üç gece devam eden düğünlerde dengbêjler ve stranbêjler neredeyse durmadan şarkılar söyler, halay çekenle ise hep bir ağızdan bu şarkılara karşılık verir. Hakkâri halay türküleri o kadar çoktur ki özellikle işinin ustası stranbêjler’in bulunduğu düğünlerde bir söylenen türküye, düğünün sürdüğü üç gün boyunca bir daha sıra gelmez. Hemen hepsinin sözleri Kürtçe olan bu şarkılardan bazıları şunlardır:
Hespê Beyzade, Sêva Sorê, Werne Xoxan, Werne Sêvan, Bilêcan Û Bilêcan, Kani Berkani, Elo Dino, Lêlê Weso, Dolabê, Baso, Geliyê Qewalê Kûr E Narê Hey Narê, Kanê Dayıka Zava, Celeban Û Celeban, Hay Hatın Hatın, Fatmakê Mêvan Hatın, Hay Beyne Beyne Evdalo Mal Û Beyne, Hay Raken Raken, Nêrîya Ji Helana Raken, Hay Bışkênın Bışkênın, Gozelê Gozelê Li Malamın Gozelê, Eyşoka Keledêrî, Ferşê Kaniyê Dirêje, Momınê Hede Hede Moma Daye, Mem Ebasî... Düğünlerde bunlardan başka daha nice şarkılar söylenir, halaylar çekilir.
Hakkâri’de söylenen bütün bu stran’ların hikayelerini ve sözlerini buraya yazmak mümkün değildir. Ancak birkaç tanesini buraya almak yararlı olacaktır. Biz burada yalnızca birkaç tanesine değinelim.
Mominê’nin Hikayesi: Derler ki Hakkâri’nin kalabalık aşiretlerinden birinin ağasının yedi oğlu ve dünyalar güzeli bir kızı varmış. Bu kızın adı Mominê imiş. Mominê, amcasının oğlu Ahmet’i severmiş. Ancakbabası kızını yeğenine vermek istememiş ve başka bir aşiretin reisinin oğlu ile nişanlamış. Mominê içten içe buna razı olmasa da kaderine rıza gösterir gibi hayatına devam etmiş. Ancak sevdasını da içinde büyütmüş. Günlerden bir gün bêrivan’larla beraber koyun sağmaya gitmiş. Kuzucuklardan birinin annesinin öldüğünü, küçük kuzuya onun bakmasını salık vermiş çobanlar.Mominê de kuzuyu garip sevdalısına benzeterek onu bağrına basmış. Kendi sütüyle kuzuyu emzirmek istemiş. Kudret-i ilahiden Mominê’ın göğüslerinesüt gelmiş ve kuzu onu annesi bilmiş. Günler böyle geçerken meğer ağanın bir adamı da Mominê’yi gözlüyormuş. Mominê’nın kuzuyu emzirdiğini görmüş ve bunu Mominê’ın nişanlısına haber vermiş...
Hikayenin bundan sonrasında ağanın Mominê’yicezalandırması anlatılır. Ancak anlatan kişiye göre hikaye farklı sonlara sahiptir. Kimi anlatılara göre Mominê bir atın arkasına bağlanmış ve sürüklenerek canına kıyılmıştır. Diğer bir son Mominê’nin hançerlenerek öldürüldüğünü söyler. Bazı anlatılarda ise hikaye mutlu sonla biter ve Ahmet Mominê’yi ağanın elinden kurtarır. ‘Mominê wene wene Momına dayê’ stranı ve daha birçok başka Mominê hikayesi asıl olarak bu ana hikayeden türemiştir. Örneğin Hakkâri’dedüğünlerde en çok söylenen türkülerden biri şudur:
Strana Mominê
Mominê wene wene Mominê dayê
Mominê wene wene can cana dayê
Me û xelki gazındene Mominê dayê
Ma şivan yarê te ne Mominê dayê
Mominê werde werde
Destan kevirî berde
Xwîn rijya enya zer de
Mominê koç ve rêkır
Rûnişt û kofî çêkir
Bêrîyan boxtan lê kır
Berxê Mom’ê beran e,
Bari bû hate dane
Momê yara şıvane
Mominê Hecî Sînan,
Avkoka nav mesînan,
Melhema ser birînan.
Bendêt birayên Mûmê;
Şertî birayê mezine,
Sond xwari mal û jine.
Mominê dê kujine.
Şerti birayê navê
Wî sond xwari wê gavê
Mominê bavên avê
Şertî birayê bıçûke
Wî sond xwar bi cuzike,
Mominê keyne bûke.
Dayîka Momê carekedî hosa got;
Qebir kolin nizaran
Girt û da ber xenceran
Xwinê avêt guharan
Qebir kolin berojan
Girt û xencer darêjan
Xwinê avêt bişkojan
Qebrê Mominê rê da
Moma çavbelek tê da
Heçi hat fathek lê da.
Meydanê xweş zozane,
Pejan gûl û rihane,
Berxê Mûm’ê berane.
Meydane tîye û tîye,
Pejanê gûlê spîye,
Miqabil Amêdîye
Momine’nin Türküsü
Mominê değil değil Mominê anası
Mominê değil değil anasının canısı
Sitem ediyoruz hepimiz Mominê anası
Çoban senin yarin midir Mominê anası
Mominê gel gel
Bırak elindeki taşı
Kan akıyor sarı alnından
Mominê gönderdi göçünü
Oturdu bağladı başını
İftira etti ona süt sağıcı
Mominê’nin kuzusu koçtur
Meleyip yanına gelir
Momê çobanın yaridir
İbriklerdeki suya benzer
Hacı Sinan’ın Mominê’si
Yaraların merhemidir
Şöyle der Mominê’nin kardeşleri
Asıl olan büyük ağabey
Yemin etti soyu üzerine
Mominê’yi öldürmeye
Ortanca kardeş şart koştu
O an yemin etti ve dedi:
“Mominê’yi suya atın!”
Küçük kardeş şart koştu
Kitap üzerine edip bir yemin
Dedi “Mominê’yi edelim gelin”
Tekrar sözü alır Mominê’nin anası;
Yamaçlarda mezar kazıp
Hançerlediler ellerinden tutup
Kan sıçradı küpelerine
Yamaçlarda mezar kazıp
Hançerlediler ellerinden tutup
Kan sıçradı düğmelerine
Mominê’’nin mezarı yolda
Kara gözlü Momê var orda
Her gelen okur bir Fatiha
Hoş bir yayla bu meydan
Çevresi gül ile reyhan
Koçtur kuzusu Momê’nin
Sırt sırta durur bu meydan
Çevresi beyaz gülden
Karşısındadır Amêdîye’nin
Bu türkünün / stranın Türkçesi yaklaşık olarak şu şekildedir: Bu türkülerin (stranların) tekrarlanması halayın süresini uzatmak içindir. Türküler halay esnasında iki grup dengbêj/stranbej tarafından seslendirilir. Bir grubun söylediği beyiti diğer grup tekrarlar. Kürtçe’de buna “vegêran” denilir. Böylece bir yandan halayın süresi uzarken diğer yandan türkünün /
stranın zihinlere doğru bir şekilde yerleşmesi sağlanır. Hakkâri’de en çok söylenen ve bilinen stranlardan bir başkası da “Mem Ebasi” dir. Mem, ihtiyar bir kadınınoğludur. Bu ihtiyar kadın, yetim olan oğlunu türlü zahmetlerle büyütmüştür. Mem evlenme çağına geldiğinde annesi güzel bir kız alır oğluna. Düğünden bir süre sonra Memo için gurbet hayatı başlar ve uzun bir süre eve gelmez. Zalim gurbet gideni kolaygöndermez sılaya. Gurbetlik günleri uzayınca türlüdedikodular yayılır Hakkâri sokaklarına. Memo gurbette ölmüştür denir. Kadere razı olmak insan olmanın şanındandır denilir. Ne de olsa “Ondan gelen, O’na dönecektir.” Taziyeler kurulur, ihtiyar anaya başsağlığı dilenir ve unutulur Memo. Derken günlerden bir gün gece vakti döner Memoevine. Güzel karısı uyumamıştır. Açar kapıyıMemo’suna. Uyuyan kederli anasını uyandırmak istemezler. Uyku sersemi yüreği dayanmaz diye düşünür oğul ve gelini. Halvet olurlar gecenin karanlığında ve yataklarını cennete çevirirler.
Sabah namazına uyanan anne, yavrusunun yavuklusuna bir göz atar. Ne de olsa oğlunun yadigârıdır. Bir de ne görsün! Gelinin koynunda yatıyordur namerdin biri. Deliye döner. Kızından daha çok sevdiği gelininin ihanetine dayanamaz, çıkarır hançerini ve saplar gelininin yatağındauyuyan civanmerdine. Öldürdüğüne emin oluncaya kadar defalarca indirir hançeri yavrusunun yüreğine. Uyanan gelini bağırır “anaaaa... ne yaptın? Ana! Memo’ma bu gece kavuşmuşken öldürdün onu.” diyerek. Feryadı gökleri inletir. Anası, kederli anası, kör olası anası fark etmiştir olan biteni ama artık olan olmuş, Memo ölüm şerbetini içmiştir. Geliniyle birlikte bir ağıt yakar Memo’suna: “HOY HOY MEMO, MEM EBASİ EBASİ…” diye.
Strana Mem Ebasi
Hoy Memo Mem Ebasi Ebasi hoy Memo
Jaro Memo Mem Ebasi Ebasi
Hoy Memo kurtekê l’ser kırasi hoy Memo
Hoy Memo day kore bi nenyasi
Memê mın têtın dınê
Nıvısti paxla jınê
Rım lê da pirejınê
Memê mın têt dınyayê
Nıvıst banê bêlayê
Rım lê da piredayê
Memê mın têt mamletan
Barê zêr û zinetan
Bû mêvan ziyaretan
Stranın Türkçesi yaklaşık olarak şöyledir:
Mem Ebasi Şarkısı
Hoy Memo Mem Ebbasi Ebbasi
Yazık Memo Mem Ebbasi Ebbasi
Hoy Memo gömleğinin üstünde yeleği
Hoy Memo anan tanıyamadı körolası
Geldi eve Memedi
Aldı koynuna karısı
Vurdu hançeri ihtiyar anası
Memedi dünyaya geldi
Belanın damına yattı
Vurdu hançeri ihtiyar anası
Uzaklardan döndü Memedi
Yükü ziynet ile altın idi
Oldu kabristanın misafiri
Yukarıda anlatılan hikayeler ve stranlar Hakkâri’nin onlarca değişik figürlü halaylarında söylenir ve oynanır. Oyunlar iki ayak (dupê), üç ayak (sê pê),şeyhanî vb. isimlerle anılır. Bazı oyun türleri ise söylenen stran’ın adıyla bilinirler. Örneğin Çukurca ilçemizde Köprülü köyünden yukarıya doğru birkaç köyü de içine alarak çıkan ve Güvercin Geçidi’ne (Suwara Kutra) kadar devam eden bereketli vadi olan Lizan’da birlikte yaşayan Müslüman Kürt halkı ile Hıristiyan Asuri halkının yaptığı savaşı teatral bir şekilde resmeden bir halay vardır; Bu halay şeyhani denilen halaylardan olup kollar yanlarda, eller avuçlardan kenetli, hareketler ciddi, sert ve mimikler belirgindir. Halayda öne ve arkaya doğru hep beraber hareket edilir. Bu hareketler, savaş esnasında kılıçla saldırmak için öne eğilmeyi ve savunma için vücudun üst kısmının arka tarafa doğrultulmasını simgeler.
Gerek Mominê stranı ve gerekse Mem Ebasi ya da Şekir Axa vb. stranlar ağıt biçiminde hüzünle söylenir ve halay ölüm
merasiminde yapılan bir tören gibi ağır ağır döner.