HAKKARİ İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Osmanlıların Bölgeye Gelişi ve Hakkari Sancağı

      OSMANLILARIN BÖLGEYE GELİŞİ VE HAKKÂRİ SANCAĞI

Safevilerin bölgeyi ele geçirmesi üzerine aralarında Zahid Bey’in oğlu Melik Bey’in de ol- duğu birçok Kürt beyi, İdris-i Bitlisi öncülüğün- de bir toplantı düzenledi. Bu toplantıda Osmanlı sultanı Yavuz Sultan Selim’e biat edip Safevilere karşı mücadele konusunda söz verdiler. Zahid Bey 1514’de birçok Kürt Beyi ile beraber Çal- dıran savaşına iştirak etmiş ve Tebriz’in alın- masında bulunmuştu. Melik Bey, 1534’de Van Osmanlılar tarafından alınıncaya kadar orada- ki Safevi kuvvetleri ile çatışma halinde oldu. Fakat Van ancak 1548’de tamamen Osmanlı- lara bağlandı. Böylece Osmanlının bölgeye tam hâkim olması ile beraber Hakkâri beyleri, Hak- kâri sancağı adı altında Osmanlıya bağlandı.

      Zeynel Bey

Zahid Bey öldüğünde ardında iki oğul bırakmıştı. Bunlardan Melik Bey Bay kale- sinde, Seyyid Muhammed Bey ise Vestan’da (Gevaş) hüküm sürüyordu. Melik Bey, yeğeni Yakup Bey’in teşviki ile Van valisi İskender Paşa tarafından öldürüldü. Melik Bey’in öldürülmesinden sonra 1551’de Hakkâri sancağı- nın yönetimi oğlu Zeynel Bey’e verildi. Seyyid Muhammed’in oğlu Yakup Bey, Pınyanış Aşi- retinin yardımıyla Culemêrg’e saldırdı ve Zey- nel Bey’i kaçmaya mecbur bıraktı. Zeynel Bey, Amêdiye Bey’i Sultan Hüseyin’e sığındı. Sultan Hüseyin’in teşviki ile İstanbul’a gitti. Safevile- rin bu durumu kullanmasından korkulması ve Seyyid Muhammed’in Şehzade Mustafa ile İran arasında arabuluculuk yaptığı iddiası nedeniyle Rüstem Paşa, Van valisi İskender Paşa’ya emir göndererek Seyyid Muhammed’in öldürülmesi ve yerine Zeynel Bey’in yönetimin başına geti- rilmesini emretti. Van valisi Seyyid Muham- med Bey’i yakaladı ve Van Kalesine hapsetti. Fakat oğlu Yakup Bey, Culemêrg’i ele geçirdi. Diğer taraftan Zeynel Bey İstanbul’dan Cu- lemêrg’e doğru gelirken Botan Bey’inin tuza- ğına düştü. Adamlarının çoğu öldürüldü ve kendisi de ağır yaralandı. Fakat Botan emiri Bedir Bey’in hanımının yardımları sayesin- de kaçınılmaz bir ölümden kurtuldu. Yaraları iyileştikten sonra Yakup Bey’in yönetimi ele geçirdiğini öğrenince tekrar İstanbul’a git- meyi düşünürken Rüstem Paşa’nın görevden uzaklaştırıldığını duydu (1553). Bunun üzeri- ne Safevilere sığındı. Rüstem Paşa’nın tekrar veziriazam olduğunu duyunca İstanbul’a git- ti. Bu sefer Rüstem Paşa ona iltifat etmeyip kendisine Bosna’da bir zeamet verdi (1555). Zeynel Bey’in Bosna’da kısa bir süre kaldık- tan sonra Osmanlı ve İran arasında yeni bir savaş çıktı. Yakup Bey, İranlılar ile yakın ilişki içinde olduğundan Zeynel Bey Hakkâri Beyi olarak atandı. İstanbul’dan Van valisine gön- derilen bir emirle Yakup Bey’in yakalanması istendi. Yakup Bey yakalanarak hapisteki ba- bası Seyyid Muhammed Bey ile birlikte öl- dürüldü. 12 yıl savaşları olarak adlandırılan 1578-1590 arası Osmanlı- Safevi savaşlarında Hakkâri sancağı etkin olarak bu savaşlara katıl- dı. Bu meyanda 1585 yılında Zeynel Bey, Vezir Osman Paşa öncülüğünde Azerbaycan’ın fethi esnasında Merend şehri yakınlarında vuku bu- lan bir savaşta öldürülmüş ve ardından 1587 yılında naaşı Culemêrg’e getirilerek yaptırmış olduğu medresenin avlusunda defnedilmiştir.

      Zekeriyya Bey

Zeynel Bey’in vefatından sonra Hakkâ- ri hâkimliğine Zeynel Bey’in oğlu Zekeriya Bey geçti. Zekeriya Bey’in yönetimi üzerinde iki yıl geçtikten sonra Bosna’da bulunan diğer kardeşi Zahid Bey ona karşı çıktı. Harekete geçen Zahid Bey, yönetimi ele geçirmek için Derec (Yükseko- va Kışla Tepesi) Kalesine geldi. Yaşananlardan haberdar olan Zekeriya Bey, acele bir şekilde Dizec Kalesini kuşattı ve kardeşi İzzeddin Şir, Zahid Bey ve Zahid Bey’in iki oğlunu öldürdü. Zahid Bey’in oğlu Melik Bey bir fırsatını bula- rak kaleden kaçtı ve İstanbul’a gitti ve oradan Hakkâri sancağının kendisine verildiğine dair bir hüküm çıkarttı. 1588’de Tebriz valisi Cafer Paşa’ya yazılan bir hükümle Hakkâri’nin Melik Bey’e verildiği ve Melik Bey’in yönetime geti- rilmesi için emrindeki bir kısım asker ile ona destek olunması emredildi. Bunun üzerine Ze- keriya Bey, İmadiye hâkimi Seyyid Han Bey’e sığındı. Melik Bey de Culemêrg’e gelerek yöne- time geçti. Fakat iki ay geçmeden halk Melik Bey’in hırsından usandı ve kendisinden yüz çe- virerek bir mektup yazıp Zekeriya Bey’e gönder- diler. Melik Bey’in durumunu Tebriz de işitmiş olduğundan onu İstanbul’a gönderdiler. Melik Bey orada öldü. Bunun üzerine Vezir-i Azam Si- nan Paşa’nın da desteği ve yardımı sayesinde divandan, Hakkâri sancağının eski usul gere- ğince “hediye” ödemesi şartıyla Zekeriya Bey’e verilmesi konusunda bir emirname çıkarıldı.

      Yahya Bey

Zekeriya Bey, Hakkâri’yi oğulları ara- sında paylaştırmıştı. Buna göre Yahya Bey Ça- tak’ta (Şaxê), Zeynel Bey de Nordız’da hüküm sürüyordu. Elbak’ta (Başkale) ise yeğeni Hasan Bey sancakbeyi idi. En büyük oğlu Yahya Bey, güçlenince Culemêrg’i alarak babasının yerine geçmek istedi (1611). Zekeriya Bey, durumu öğ- renince Culemêrg’i tahkim ederek Elbak’a kaçtı. Culemêrg’i kuşatan Yahya Bey, babasının yeni kuvvetlerle Culemêrg üzerine geldiğini öğre- nince barışa meyletti ve herkes eski konumu- na döndü. Bu dönemde Zekeriya Bey’in etkinliği oldukça azalmıştı. Daha sonra Zeynel Bey ve abisi Yahya Bey birleşerek Culemêg üzerine yürümeye karar verdiler. Zekeriya Bey bunu du- yunca diğer oğlu Şerefhan’ı, Şah Abbas’a gönde- rerek yardım talebinde bulundu. Bunun üzerine Van beylerbeyliği, Hakkâri yönetiminin Yahya Bey’e verilmesi için bir hüküm çıkarttı. 1613’de Yahya Bey, Hakkâri beyi olarak atandı. Zekeriya Bey Urmiye’ye kaçtı. Fakat Şah Abbas, Zekeri- ya Bey’e bir yardımda bulunmayınca, o ve oğlu Şerefhan tekrar Yahya Bey’in yanına geldiler. 1615’te Osmanlı Devleti Revan’ı almak ama- cıyla İran’a savaş açtı. Bu meyanda Yahya Bey 1616 yılında kuvvetleriyle Urmiye bölgesindeki Safevi kuvvetlerini vurdu. Van valisi Tekeli Paşa ile beraber Selmas yakınlarında yapılan savaş- ta Safevilerin Tebriz beylerbeyi Pir Budak Han’ı öldürerek yendiler. Şah Abbas’ın Merend’e gel- diği duyulunca Tekeli Paşa, Yahya Bey’e haber göndererek şaha doğru gittiğini ve kendisinin de gelmesini istedi. Han Hızır (Zernek Barajı yakınlarında) denilen yerde Yahya Bey, Teke- li Paşa’ya yetişti. 1617 yılı Ramazan’ın 27’sine denk gelen bu tarihte Tekeli Paşa, geç geldiği için Yahya Bey’e hakaret etmeye başladı. Bu- nun üzerine Yahya Bey hançer ile Paşa’yı vur- du. Bunu gören Van askeri, Hakkâri askerlerine saldırdı. Bu çarpışmada Yahya Bey ile berabe- rindeki ileri gelenlerden bazılarını öldürdüler. Yahya Bey ardında İmadeddin, Tatarhan, Mir Kasım, Süleyman, Rüstem ve Şir Bey adında beş evlat bıraktı. Yahya Bey’in öldürülmesinden sonra Zekeriya Bey Culemêrg’e doğru gelerek yönetimin başına geçti. Anlaşıldığı kadarıyla ömrünün kalanına sorunsuz olarak devam etti. 23 Mart 1629’da 68 yaşındayken öldü.

    Şerefhan ve Mir İmadeddin

Zekeriya Bey’in ölümünden sonra oğlu Şerefhan Bey, Hakkâri Beyi oldu. Şerefhan Bey, yeğeni İmadeddin’e Çehrik Kalesini verdi. İma- deddin, İran ile Osmanlı arasındaki stratejik Çehrik kalesine gidince konumunu güçlendir- meye başladı. Ne Osmanlı Devletine ne de Sa- fevilere bağlılığı kaldı. Aksine Hakkâri sancağını Şerefhan’dan almak için girişimlere başladı. Bunun için önce Elbak bölgesine saldırıp talan etti. Şerefhan, Elbak’ın düşmesinden korktu. Çünkü Elbak düşerse Culemêrg çok rahat bir şekilde düşerdi. Bunun üzerine Elbak üzerine çok kanlı savaşlar oldu. Şerefhan’ın kuvvetleri dağılınca Elbak halkı, İmadeddin’e tabiiyetlerini bildir- diler. Şerefhan, Elbak’ın düştüğünü öğrenince İmadeddin’e karşı tek başına savaşamayacağını anladı. Bu arada Safevi şahı Şah Safi 1632 yı- lında Gürcistan ahalisini baştanbaşa kendisine bağlayarak Tebriz’e geldi. Bunu duyan Şerefhan bir adamını şaha göndererek İmadeddin’e karşı yardım istedi. Van’ı almak için eline iyi bir fır- satın geçtiğini anlayan Şah, Şerefhan’ın ulağına istedikleri yardımı göndereceklerini bunun için Bey’inin ordusunu hazırlamasını söyledi. İma- deddin’e karşı Şerefhan’a yardım bahanesiyle sınıra yaklaşan Şah, 1633 Eylül’ünde ani bir hücumla Van’a saldırarak İskeleyi aldı. Ardın- dan Şerefhan’a “önce Van’ı alalım sonra beraber Çehrik’i alırız” diye haber gönderdi. Bu esnada Vali Murtaza Paşa, Van Kalesinde savunmaya geçti. Murtaza Paşa, Şerefhan’a mektup gönde- rerek Hakkâri Bey’ine güvenlerinin tam olduğu- nu söyleyerek yardım istedi. Şerefhan çok kötü bir duruma düşmüştü. Bir yandan Şah bir yan- dan da Paşa kendisinden yardım istiyordu. Bu fırsatı çok iyi değerlendiren İmadeddin, Mur- taza Paşa’nın yardımına koştu. Safevi ordusu yenildi ve geri çekilmek zorunda kaldı. Murtaza Paşa, Şerefhan’a karşı İmadeddin’i Hakkâri Beyi olarak atadı. Van’a gelen İmadeddin 1633’da kı- şın ortasında Culemêrg’e ulaşarak kaleyi kuşat- tı. Kale düştü ve Şerefhan öldürüldü. Sultan IV. Murad, 1635’te düzenlediği Revan seferi dönü- şü sırasında İmadeddin’in Osmanlı ile ilişkileri bozulmaya başladı. Bu yıl içerisinde Mir İma- deddin’in Müküs (Bahçesaray) sancağı üzerinde nüfuz kurmaya başladı. Osmanlı yönetiminin o sancaktan çıkmasını isteyen emirlerini din- lemedi. Yönetimden uzaklaştırılması ve yerine amcası Zeynel Bey’in getirilmesi için karar veril- di. Fakat İmadeddin hükümden çekilmeyi red- detti ve Osmanlı da onu yönetimden uzaklaş- tırmaya güç yetiremedi. Ama 1640’da Hakkâri Beyi İmadeddin, Van valisi Hasan Paşa tarafın- dan öldürüldü. Hakkâri halkı arasında Miremadi olarak bilinen İmadeddin iyi bir şair olup bazı şiirleri günümüze ulaşmıştır. Yerine Şerfehan’ın oğlu III. İzzeddin Şir geçti. III. İzzeddin Şir dö- neminde Van’a gelen Evliya Çelebi (1655) Hak- kâri’ye gelmemekle beraber seyahatnamesinde Hakkâri hakkında şu malumatları vermiştir: “Van Eyaletindeki azl kabul etmez hükümetleri bildirir. Evvela cümleden şebih Hakkâri hükü- meti ali Abbasdan: Van’ın kıble tarafında Vestan ve Şatak kalesi aşırı Culemêrg’de sakin olan ulu bir hanlıktır ki 47 bin askere maliktir. Cümlesi metruş, çar derb, muhib, bedçehre, cesur bir ka- vimdir. .... Her biri kırk ellişer dirhem tüfek atar. O kadar iyi nişancıdırlar ki pireyi gözünden vu- rurlar. Arkalarında birer Kürt kalkanı, ellerinde gopal dedikleri çevganları vardır. Başlarında alaca serbendleri üzerinde çifte teller ile süsler- ler. ..... Sonra her birisinin on adamdan dönmesi (korkması) ihtimali yoktur. Hatta Van kulu ara- sında bir adam gazaba gelip bir hasmına hücum eylese “Hakkâri çelosu gibi pabucu eline giymiş gelir” derler, darbı meseldir. İşte Hakkâri’nin bu mertebe on iki bin tüfek endazı vardır. Savaş esnasında kırk elli bin tüfekçisi olur. Amma bu on bini ulufe aylıklı bahadırlarıdır.” III. İzzeddin Şir Bey’in kardeşi Hüsrev Paşa da Pizan Kale- sinde (Başkale’de) hüküm sürmüştür. Burada bir medrese kurarak 1663’de vefat etmiştir. III. İzzeddin Şir Bey kırk yıllık bir yönetimden son- ra yaşlılık, çaresizlik ve hastalık gerekçeleriyle yönetimden el çektirilmiştir. Hakkâri kalesinde kendi adına bir cami inşa etmiştir.

      İbrahim Bey

III. İzzeddin Şir’in ölümünden sonra Hakkâri’nin yönetimi (1691) torununun oğlu olan İbrahim Bey’e verildi. İbrahim Bey, Hakkâ- ri’nin en önemli beylerinden birisidir. Meydan Medresesi 1701’de kendisi tarafından yapılmış- tır. İbrahim Bey, Muhammed Bey’in oğludur. İbrahim Bey ve babası Muhammed Bey dönü- şümlü olarak beylik yapmışlardır. İbrahim Bey babasının yönetimi döneminde Elbak sancağını yönetmiştir. İbrahim Bey ve babası Muham- med Bey, Van valisi Köprülüzade Abdullah Paşa döneminde İran ile vuku bulan savaşlara etkin olarak katılmışlardır. İbrahim Bey’den sonra yerine mezar taşında 1780’de öldüğü belirtilen oğlu Abdullah Bey geçti. Abdullah Bey ölünce yönetime oğlu Kerimhan Bey’e geçti. Kerim- han Bey 1784’te yönetimden çekildi. Ardından kardeşi Mustafa (Pertev) Bey geçti. Bu dönem Osmanlı ve İran arasındaki sınır sorunları ve Van valisi Derviş Paşa meselesi nedeniyle kar- maşık bir dönemdir. 1803-1817 arasında Rus- ya ile savaş halinde olan İran, Hakkâri beylerini kendi tarafında olmaya zorlamaya başladı. Hem Derviş Paşa’nın zulmü hem de Abbas Mirza’nın Rusya’ya karşı yardım baskısına daha fazla da- yanamayan Hakkâri Bey’i Mustafa Bey 1814’da İran’a tabi oldu. Derviş Paşa’nın Osmanlı Dev- letine isyan etmesinden dolayı yakalanarak 1819’da idam edilmesinden sonra Mustafa Bey, Van’a gelerek tekrar Osmanlı Devletine tabi oldu. 1822’de oğlu Muhammed Nasrihan Bey, babasına karşı isyan etti ve babasını yönetim- den uzaklaştırdı. 1822-1823 tarihlerinde İran, Somay ve Bıradost bölgelerine asker sevk ede- rek bölgedeki ileri gelenleri ele geçirdi. Böylece bu topraklar fiilen İran’ın denetimine geçti. Mu- hammed Nasrihan’ın yönetimi bir yıl sürme- den ölünce Mustafa Bey tekrar yönetime geçti. Mustafa Bey 1825’te vefat etti. Bir şiir divanı bulunan Mustafa Bey şiirlerinde “Pertev” mah- lasını kullanmıştır. Yerine yönetimde oldukça yetersiz olan İshak Bey geçti. Fakat üç ay sonra görevden azledildi. Bundan sonra Hakkâri yö- netimine Mustafa Bey’in torunu Nurullah Bey geçti. Nurullah Bey, Hakkâri’nin en son beyi oldu.

    Hakkâri Beylerinin Sonu

1830’lu yıllara gelindiğinde Hakkâri beyleri eski ihtişamlı günleri geride bırakmıştı. Osmanlı Devletinin 1839’da ilan ettiği Tanzi- mat Fermanı ile merkezi yönetimin güçlendi- rilmesi ile iktisadi denetim sağlanması ve ye- rel iktidarların ortadan kaldırılması sağlandı. Böylece ülkenin her tarafı merkezden atanan memurlar aracılığı ile yönetildi. Bunun sonucu olarak yerel beyler yönetimlerini kaybetti. Ayrı- ca Tanzimat Fermanı ile Osmanlı tebaası olan


Hakkari Mir Kalesi

Müslüm ve Gayrı Müslimlerin eşit sayılması ile beraber geleneksel olarak Hakkâri Bey’i- ne bağlı olan Nesturiler vergi vermekten vazgeçtiler. Zaten 1800’lü yıllardan 1914’e kadar Batılı devletler tarafından gönderilen misyonerler aracılığıyla Hakkâri bölgesindeki Nesturiler, komşularına karşı oldukça kışkır- tılmıştı. Bütün bunlar yerel beylerin merke- zi yönetime ve kendilerine yıllık vergilerini ödemeyi reddeden Nesturiler ile çatışmaya başlamasına neden oldu. Nesturilerin Hak- kâri beylerine tabi olmaktan yüz çevirmeleri nedeniyle Nurullah Bey, Cizre emiri Bedirhan Bey’den yardım istedi. Bunun üzerine Botanlı Bedirhan Bey on bin kişilik bir kuvvetle en güçlü Nesturi aşireti olan Tiyariler üzerine yürüyerek birçoklarını öldürdü. Mar Şemun Musul’a kaçarak canını zor kurtardı. Avrupa ülkelerinin, Bedirhan Bey’in cezalandırılması için Osmanlı devleti üzerinde baskı kurması ile Osmanlı devleti bu fırsatı kendi açısından değerlendirmeye çalıştı. 1846’ya gelindiğin- de Bedirhan Bey, Nurullah Bey ve Han Mah- mud liderliğinde Kürt beyleri bir ittifak kura- rak Osmanlı Devletine isyan ettiler. 1846’da Nesturilere yönelik ikinci bir harekât daha yaptılar. Zaten bölgeye sefer hazırlığı içinde olan Osmanlı Devleti, büyük bir ordu gön- dererek kanlı çatışmalardan sonra Bedirhan Bey ve Han Mahmud’u yakalayarak sürgün etti. Nurullah Bey ise Müşir Osman Paşa’nın çağrısına olumlu cevap verdiği için Hakkâ- ri müdürü sıfatıyla yerinde bırakıldı (1847). 1848‘de eski Hakkâri Beyi yeni Hakkâri Mü- dürü Nurullah Bey isyan ederek Osmanlı yetkililerini epey uğraştırdıysa da yaklaşık bir buçuk yıl sonra isyanı bastırıldı. Nurul- lah Bey İran hududundaki Berdesor Kalesi’ne çekilmiş, daha sonra kendisi ile Osmanlılar arasında arabuluculuk yapan Nehri Şeyhi Seyyid Tâhâ’nın garantörlü ğünde vali Mah- mud Esad Paşa’ya 1849’da teslim oldu. İstan- bul’a getirildikten sonra Girit’e sevk edildi. 1861 yılında İstanbul’da vefat etti. XII. yy’ın başlarından itibaren 1847’e kadar yönetim- leri devam eden Hakkâri beyleri; 24’ü Os- manlı döneminde olmak üzere otuz beş (35) emirden oluşmuştur. Bu tarihten itibaren Hakkâri, merkezden atanan vali, kaymakam veya müdürler tarafından idare edildi.


Kızıl Kümbet Mezarlığı